6 Mayıs 2016 Cuma

EĞİTİM



Platon devlette eğitimi “Ağaç yaşken eğilir” mantığından hareket ederek çocuklukla başlatır. Platon eğitim sistemini inşa ederken irrasyonel olandan rasyonel olana doğru ilerleyerek inşa etmektedir. Platon’un devlette ki eğitim anlayışına göre doğru eğitimin ne olduğunu ifade etmek gerekir;
-          “Gençlerimiz, sağlam bir iklimin insanları gibi, çevrelerindeki her şeyden faydalansınlar, güzel ülkelerde bir meltemin kanadında gelen sağlık gibi sanat eserleri de onların gözlerine, kulaklarına mutlu etkiler sağlayan birer kaynak olsun. Gençlerimiz, ta çocukluktan güzelliği sevmeye, güzele benzemeye, onunla bir olmaya, kaynaşmaya özensinler!
-          -İşte, eğitimlerin en güzeli bu olurdu ( PLATON,  2001:84-85)”
Buradan da anlaşılacağı gibi Platon eğitimi güzele denk tutmaktadır. Onun için eğitim güzeli sevmeyi ve güzelin farkına varmaya eş değerdir. Bunun sebebi olarak Platon’un bilgi anlayışından kaynaklanan idealist bir yaklaşımdır. Platon’a göre bilgi üretilen bir şey değil hatırlanan bir şeydir. Bizler aslında var olan bütün bilgilerin bilgisine sahibizdir. Ancak onları unutmuş ya da bir şekilde hatırlayamamaktayızdır. Bu sebeple Platon’un bireye sağladığı eğitim zaten bireyde var olan bilgilerin gün yüzüne çıkan bilgileri iyiyi temsil etmektedir. Platon güzel ile iyiyi birbirine denk görmektedir. Yani ona göre güzel olan iyidir, iyi olan ise güzeldir. Zaten aksi düşünülemez. Kısaca söyleyecek olursak Platon’a göre eğitim ruhun gücünü iyiden yana çevirmesidir. Platon şöyle ifade ediyor;

 “ Eğitim, ruhun gücünü “iyi”den yana çevirme ve bunun için en kolayen şaşmaz yolu bulma sanatıdır. Yoksa ruhu görme gücünü vermek değil; Çünkü güç onda kendiliğinden vardır; ama kötü yöne çevriktir. Bakılmayacak yana bakmaktadır. Eğitim onu yalnız iyi yana yöneltir ( PLATON, 2001:186)”
Buradan da anlaşılacağı gibi eğitim mefhumu bireyin kendisinde bir aydınlanma yaşaması yolu ile iyiye doğru temayül etmesidir. İyiden kasıt ise bireyin erdemli bir birey olmasıdır. Platon eğitimini inşa ederken, bireylerde 4 erdemi ortaya çıkarma ve bu erdemlerin en doğru şekilde kullanılmasını amaçlamaktadır. Nedir o erdemler? Platon’a göre erdem 4’tür; 1) Ölçülülük, 2) Adaletlilik, 3) Yiğitlik ve 4) Bilgelik. Platon bireylerde bu erdemlerin bulunduğunu kabul eder. Ancak kiminde fazla veya kiminde az. Şunu da ifade etmek gerekir; bu erdemler her zaman doğru bir şekilde kullanılmamaktadır. O yüzdendir ki bireylerde var olan bu erdemlerin, herhangi bir çıkar gözetmeksizin ve riyadan, gösterişten kaçınarak kullanılması gerekir. Aksi takdirde sırf birbirine üstünlük kurmak veya şan, şeref elde etmek için kullanılmaktadır. Bu da ister istemez, toplumun yozlaşmasına ve toplumun bozulmasına sebep olmaktadır. Bunları ortadan kaldırmak ve iyi bir toplum olmak istiyorsak? Bireylerde var olan erdemlerin eğitim yoluyla iyiye doğru yöneltilmeli ve bireye en uygun olan mesleğin kazandırılması gerekmektedir. Aksi takdirde ne olur diye soracak olursak? Bireylere en uygun meslekler kazandırılmaz ise ya da işin ehli dururken o işin başına daha az ehil biri gelirse, bu devletin düzeninin bozulacağını ve işi ehiller yapmadığı için yıkılmaya mahkum olacağını ifade etmektedir.
Eğitim faslını biraz daha genişleterek uzun uzun anlatalım. Platon’un eğitimi en kısa haliyle “soyut- somut-soyut” formülü çerçevesinde ele alabiliriz. Yani onun eğitim anlayışı soyuttan-somuta, somuttan da- soyuta akan bir süreçtir. Ve eğitim dar bir oda içerisinde yapılan ve belli bir süreye sıkıştırılan bir şey değildir. Biraz konudan uzaklaşarak şunu ifade etmek gerekir; bugün psikolojinin geldiği nokta bireylerde yaşantı yoluyla bir eğitim oluşturma noktasıdır. Platon bunu 2500 yıl önce uzun uzun kendi ideal devletin de anlatmıştır. Platon’da eğitimin yaşantı yoluyla kazandırılacağını ifade etmektedir. Teori ile pratik birbirinden bağımsız iki şey değildir. Aksine birbirini tamamlayan bir elmanın iki yarısı gibidirler. Platon aslında anımsama kuramı, yaşantı yoluyla öğrenmeyi sağlayan bir kuram olmuştur. Bunu ortaya atarken belki bunu hedeflememiş olabilir. Ancak bilgilerimiz daha önce idealar dünyasında bireye nakşedilmiş ve tekrar gerçek dünyanın yansısı olan bu dünyada farklı olaylar yaşayarak aynı bilgilerin ortaya çıkmasını ifade etmektedir. Tabi sorulabilir; Acaba yaşadıklarımız veya yaşayacaklarımız idealar dünyasından tamamen ayrı ve farklı şeyler midir diye? Açıkçası tartışılması gereken bir konu. Bunu neden söylüyoruz eğer bilgilerimiz değişiyor ise o halde var olanlar ve bu var olanlar üzerinde bir yaşantı oluşturup yeni bir bilgi elde etmiyorsak, o halde önceden yaşadığımız bir şeyin ya bir benzerini yada aynısını yaşamış olmaktayız.
O halde Platon’un eğitim görüşünü biraz daha açalım. Platon’a göre insanın iki yanı vardır; 1) Beden ve 2) Ruh. Bu iki yana denk gelen iki tür eğitim türü vardır; 1) Beden Eğitimi (Jimnastik) ve 2) Ruh Eğitimi (Müzik). Platon bu iki yönü eğitmek için iki eğitim türünü seçmiştir. Ve bunlar aracılığıyla bir insanın en doğru şekilde eğitileceği kanaatindedir. Platon eğitim anlayışını devletin bir üyesi olan bekçiler üzerinden anlatmaktadır. Bizde bu anlatıma sadık kalarak alıntılarımızı bekçinin geçtiği bölümlerden alıntılamaktayız. Şunu da belirtmek gerekir. Eğitim bekçiler üzerinden anlatan Platon bunu bütün bir eğitim sistemine mal etmektedir.
Platon bekçinin yetiştirilmesi yani eğitimini geleneksel yollar ile yapmayı hedeflemektedir.
“ Şimdi bu yetiştirme nasıl olacak? Öteden beri sürüp gelen yetiştirme yolundan daha iyisini bulmak zordur. Bu yolsa, beden için idman, ruh için müziktir ( PLATON, 2001:64).” Görüldüğü gibi Platon eğitimi iki başlık altında yani idman ve müzik altında toplar. Bireyler için iyi eğitim bunlar ile sağlanır. Bunlar içerisinden de önce müzik eğitimi verilir. Bunu da şöyle bir alıntı ile belirtelim;
-          Peki, yetiştirme önce müzikle başlar, değil mi?
-          Evet.
-          Müzik dediğimiz eğitime söz sanatları da giriyor mu ?
-          Evet ( Platon, 2001:64).”
Buradan da anlaşılacağı gibi eğitimin başlangıcı müziğe bağlı olan söz sanatları ile başlamaktadır. Söz sanatlarından kastedilen şey ise edebiyat, şiir, masaldır vs. Ama Platon özellikle masal üzerinde durur. Söz sanatlarını ikiye ayırır; 1) Gerçeğe uygun olanlar ve 2) Uydurma olanlar. Uydurma olanlar isminden de anlaşılacağı gibi gerçekte var olmayan ama varmış gibi anlatılan şeylerdir. O da masala tekabül etmektedir. Yani eğitimin başlangıç noktası masaldır. “ Çocukları önce  masal anlatmıyor muyuz? Masalda gerçeğe uygun şeyler varsa da bunların çoğu uydurmadır. Küçükleri yetiştirirken idmandan önce masalları kullanırız ( Platon, 2001:64).” Şunu da belirtmek gerekir. Platon burada bütün masalları kastetmemektedir. Bunuda şöyle dile getirmektedir;
-          “ Öyleyse her aklına gelenin uydurduğu masalları çocukların dinlemesi doğru mudur? İleride edinmelerini istediğimiz düşüncelere aykırı şeyler duymalarına göz yumacak mıyız?
-          Hayır.
-          O zaman ilk işimiz, masalcıları kollamak olacak. Masalları güzelse, bırakacağız söylesinler. Kötüyse yasak edeceğiz. Anaları, dadıları kandırıp, çocukları yasak ettiğimiz masalları anlattırmayacağız. Çocukların bedenlerinden önce güzel masallarla ruhlarını yoğurmalarını isteyeceğiz. Bugün anlatılan masallara gelince, çoğunu atmalı (PLATON, 2001:64).”
Bundan da anlaşılacağı gibi devlet veya yöneticiler çocuklar için en uygun masalları seçecek olan kurumdur. Bu seçilen masalları, çocukların ruhi bakımdan gelişimini sağlayacak masalları seçmeliyiz. Masalların bir kısmının yasaklanmasının iki sebebi vardır; 1) Yalan söylemesi ve 2) Tanrıları kötülemesidir. Burada daha önce belirttiğimiz eğitimin mahiyetine geliyoruz. Neydi o? Eğitim bireyin iyiye yönelmesiydi. Yalan bireyin iyiye yönelmesine engeldir. Çünkü erdemlere ters düşer. Bundan dolayıdır ki; yalan içeren masallar yasaklanmalıdır. Tanrıları kötüleyen masalların sebebi ise açık ve nettir. Platon tanrıları sadece ve sadece iyinin sebebi olarak görmektedir. Onlar kötünün sebebi değildir. Eğer bizler çocuklarımıza tanrıyı kötüleyen masallar anlatırsak, çocuklarımıza tanrıya karşı bir ön yargı yerleştirmiş oluruz. Bundan dolayı çocuklarımız tanrıyı sevmezler. Yani tanrıyı sevmedikleri gibi tanrının sebep olduğu iyiyi de sevmeyeceklerdir.
“ Demek tanrı iyi olduğu için, insanların başına gelen her şey çoğumuzun sandığı gibi ondan gelmez. Yalnız iyi olan şeyler tanrıdan gelir… İyi şeylerde, kötülüklerden daha az olduğuna göre, Tanrıdan çok değil az şey gelir bize. Kötü şeyler için, başka sebepler aranmalı. Bunların tanrıdan geldiği söylenmemeli ( PLATON, 2001:66).”
Müzik eğitiminden sonra beden eğitimi gelir. Beden eğitimi isminden de anlaşılacağı gibi bedenin eğitilmesidir. Bu da belirli jimnastik veya güreş faaliyetiyle olmaktadır. Bu etkinlikleri daha çok bekçiler, savaşçılar vs. yapar gibi görünmektedir. Ancak Platon bunu herkesin yapması gerektiğini ifade eder. Hatta bu hareketleri yapmanın insanı zihinsel olarak da eğiteceğini ifade eder. Şimdi bunlar nasıl olmaktadır? Müzik eğitiminde pasif olan bireyler, beden eğitiminde aktif duruma geçerler. Bunun sebebi de yaşantı yoluyla elde edilen bu faaliyetlerin daha kalıcı hale geleceği ve bununla birlikte bireyin kendinde var olan eksikliklerin sahada daha net bir şekilde göreceği veya onu eğitenlerin göreceğini savunur. Aksi takdirde birey sadece teorik olarak öğrenirse, uygulama yanı eksik kalmış olur. Olası bir uygulamada mağlup olabilir. Bu mağlubiyetin neticesinde birey moral olarak kötü hissedebilir. Ama daha önce uygulamış ve hem bendenen hem de zihnen hazırsa yenilse de kendini bir şekilde toplarlar. Uygulama kısmında ise daha çocukken savaşı izlemeye götürülebilir. Yada aslına benzer belirli aletler ile oynayabilir. Bu oyuncaklar ise tahtadan veya topraktan vs. gibi maddelerden yapılmalıdır. Bir örnek ile açıklayacak olursak; At eğitimi almamış bir çocuğun, at eğitimine yatkın olabilmesi yada ileride alınabilecek at eğitimine hevesli olabilmesi için kendine özel olarak yapılmış bir tahtadan ata binerek ileride alacağı at eğitimine karşı ilgili ve alakalı olacaktır. Bu da çocuğun atlara olan ilgisini arttıracaktır. Son olarak şunu ifade etmek gerekir; beden ve müzik eğitimlerinin amacı zihinsel olarak bireylerin iyiye olan yönelimini kazandırmaktır. Yani beden eğitimi de neticede zihinsel olarak çocuğun gelişimini sağlamaktır.
-          “ Peki öyleyse, Glaukon, müzikle jimnastiğe dayanan bir eğitim yolu kuranlar, birçoklarının sandığı gibi, biriyle sade bedenimiz, ötekiyle yalnız içimizi eğitmek amacını gütmezler değil mi?
-          Hayır.
-          Herhalde ikisinin de amacı, daha çok kafamızı yetiştirmektir ( PLATON, 2001:92).”
Daha önce belirtmedik ama Platon eğitim ile öğretim arasında bir fark görmektedir. Eğitim beden ile ruh arasında bir senkron oluşturmaktır. Öğretim ise salt zihinsel bir faaliyet olan bilginin ortaya çıkmasını sağlayan bir faaliyettir. Bundan sonra öğretim faslını açıklayacağız. Öğretimde, eğitim gibi çocukluktan başlayacak bir faaliyettir. Çocukluktan başlamasının sebebi daha sonraki yaşlarımıza geldiğimizde öğretim hakkında en azından azda olsa bir bilgiye sahip olması istediğindendir. Bununla beraber öğretim 20’li yaşlara kadar çocuklara bu bilgiler karmaşık şekilde verilir. Yani verilen bu bilgilerin herhangi bir şekilde sınıflanması ve düzenlemesi söz konusu değildir. Bu bilgiler çocuklara gelişi güzel olarak verilmektedir. Öğretimde verilmesi gereken 3 tür bilim vardır; 1) Aritmetik, 2) Geometri ve 3) Astronomi ’dir.
Aynı zamanda metod olarak da kendimize Dialektika’yı seçmeliyiz. Bundan dolayı, Platon Dialektika’yı bilimlerin tacı olarak görür. Öğretim süreci içerisinde ilk verilmesi gereken bilim Aritmetik’tir. İkinci olarak, öğretilmesi gereken bilim Geometri’dir. Geometri, Platon için ayrı bir öneme sahiptir. Platon’a göre geometri gerçeğe ulaşmada bir aracı yada gerçeğe götüren bir yol olarak görüyor. Yani gerçeğin özüne geometri ile ulaşacağını ifade ediyor. “ Bunda anlaşırız elbet; çünkü, geometri, değişmeyenin bilgisidir ( PLATON, 2001:195).” Platon geometri bilimi ile ideaların bilgisine ulaşacağını düşünmektedir. Diğer bilimler ise buna yardımcı niteliğindedir. Ancak onlar ile gerçeğin bilgisine ulaşamayız. Üçüncü bilim ise Astronomi’dir. “ Üçüncü bilim olarak da astronomiyi verelim mi dersin ( PLATON, 2001:195)?” Bunların dışında Platon dördüncü bir bilimin varlığından bahseder. Ancak onun daha keşfedilmediğinden bahseder. Keşfedildiği takdirde bu bilimlerin yanına ekleneceğini dile getirir. Platon eğitim ile öğretim arasındaki farkı söyledikten sonra. Öğretimin, eğitimden farklı olarak  öğrenme zorunluluğu yoktur. Yani eğitim zorla da olsa bireye kazandırılacak olan bir süreçtir. Ancak öğretim keyfi tutulur çünkü her zihin bu bilgileri kavramaya bilir. “ Çünkü, hür insan hiçbir şeyi şeyi köle gibi öğrenmemeli. Bedene zorla yaptırılan şeyin ona kötülüğü olmasa bile, kafaya zorla sokulan şey akılda kalmaz ( PLATON, 2001:209).” Eğitimin amacı bireyi iyiye yöneltmek olduğu için kimi yerde zor kullanılabilir. Yada yapısı gereği bazı bireylerin gevşekliği yada ilgisizliği onların eğitilmesine engel olmamalıdır. Bireyler eğitime karşı bir tavır alır yada karşı durmaları durumunda bekçiler aracılığıyla gereken cebir uygulanmalıdır. Aksi takdirde kötüye bakan ruh düzeltileme. Ve de bu toplumun yapısını bozar. Aynı zamanda bir huzursuzluğa yol açabilir. Öğretimde durum çok daha farklıdır. Öğretimin amacı hakikate yani idealara ulaşmaktır. Platon devlet kitabında herkesin gerçeğe ulaşamayacağını kabul eder. Mağaradan çıkan insan sayısı kısıtlıdır. Bu yüzden zor kullanılarak mağaradan çıkabilecek insanlarında, bu zor kullanma yüzünden mağaradan çıkma durumunu ortadan kaldırmamak gerekir. Platon’un devletinde mağaradan çıkanlar mağaradan çıkamamışlara yol göstermelidir. O kişide Filozof-Kral’dır. Bu eğitimlerin 20 yaşına kadar herkese verilmesi gerekir. Hem dağınık verilen öğretimin hem de eğitimin ( müzik-idman). 20 yaşından sonra öğretim bakımından bir ayrılık baş göstermektedir.
“ Bundan sonra, yirmisine varan delikanlılar arasında bir seçme yapılacak. Seçilenler ötekilerden daha üstün tutulacak ve çocukken onlara karmakarışık verilen bilgiler artık bir sıraya konarak verilecek ki, bakalım, hem bilimlerin kendi kendileriyle, hem de gerçek varlıkla ilintilerini geniş bir görüşle kavrayabiliyorlar mı ( PLATON, 2001:203)?”
Yani 20 yaşından sonra bireylere karışık olarak verilen bilimleri zihinsel olarak bir sınıflama yapmaları gerekiyor. Eğer bireyler bunu becerebiliyorlarsa öğretim süreci devam eder. Aksi takdirde bir zanaat ile uğraşırlar. Çünkü istidad olarak bilimleri öğrenmeye meyilli değildirler. 20 yaşından sonra 30’una kadar öğretim süreci devam eder. Ondan sonrada bir eleme gerçekleşir.
“ Bu denemeyi de yapıp hangilerinin dialektikaya en elverişli, bilimlerde, savaşta ve kanunların istediği bütün işlerde en sağlam olduğunu anlayınca, otuzuna varan seçkinler arasından bunları ayıracaksın. En büyük şerefleri vereceksin onlara. Hepsini birer birer dialektika da deneyeceksin. Hangilerinin göz ve öteki duyularının yardımı olmadan akıl gücüyle varlığın ta kendisine yükseldiğini araştıracaksın. İşte dostum, en dikkatli olacağın yer de burasıdır ( PLATON, 2001:204).”
Daha öncede belirttiğimiz ulaşmadaki metodumuz dialektida’dır. Platon gençlerin dialektika ile ilgilenmelerini istememektedir. Çünkü onlar yaşları ve düşünce durumları itibariyle dialektikayı salt eleştiri yapmak için kullanmaktadırlar. Bundan dolayıdır ki; çocuklarımızı genç yaşta dialektika ile tanıştırmamak gerekir. Çünkü o birini eleştirel olarak bozduğunda hırslanır. Ancak hitabeti ve mantıksal çıkarım yönünden daha kuvvetli biri geldiğinde de o zaman kendi tartışmada kaybeden taraf olur ve hakikate ulaşmada yöntem olarak kabul ettiğimiz, dialektikadan soğur ve bir daha ilgilenmez. Yani onu terk eder. Bir daha dönmez ona. “ Seçtiğin otuz yaşındaki adamların bu acınacak hale düşmemeleri için dialektikaya girmelerinde önce alınacak bütün tedbirleri alman gerekmez mi ( PLATON, 2001:205).”
-          “ Daha gençken dialektikayı tatmalarını önlemek, önemli bir tedbir sayılmaz mı? Herhalde görmüşsündür, delikanlılar dialektikanın tadına vardılar mı, aşırı giderler bir oyun yaparlar onu. Birbirlerinin tersini söylemekte kullanırlar. Kendilerini bozanlar gibi onlar da başkalarını bozmaya çalışırlar. Birbirlerini akıl oyunlarıyla çekiştirip didiklemekten köpek yavruları gibi zevk alırlar.
-          Gerçekten bu büyük bir zevktir onlar için.
-          Karşılarındakini sık sık bozduktan ve kendilerini de bir hayli bozulduktan sonra, önce inandıkları şeye inanmaz olurlar artık. Sonunda onlar da, onlarla birlikte bütün felsefe de halkın gözünden düşer ( PLATON, 2001:205).”
Son aşamada 50 yaşından sonraki aşamadır. Öğretimin bu aşamasında gerçekliğin kendisine bakmaya zorlanır bireyler. Aynı zamanda yeri geldiğinde aksayan devlet yönetimine ve siyasete dahil olurlar. Buradaki amaçları rayından çıkan ve iyiden sapan yönetimin düzeltmektir. Yani devletin tekrar iyiye temayülü için katalizör görevi görürler. Ve zamanlarının büyük bir çoğunluğunu felsefeye ayırırlar.
“ On beş yıl. Elli yaşında sağ kalan; her türlü iş ve bilimlerde, her bakımdan başkalarını aşanları, varılacak son yere iteceksin. Ruhların gözünü açıp her şeyi aydınlatan gerçek varlığın ta  kendisine bakmaya zorlayacaksın. İyinin kendini gördükten sonra onu örnek tutup toplumu, insanları ve kendilerini düzene sokacaklar. Kalan ömürleri boyunca vakitlerinin çoğunu felsefeye ayıracaklar. Ama sıraları gelince politika belalarına göğüs gerecekler. Birbiri ardı sıra kumandayı ele alacaksın şan, şeref için değil, yalnız halkın iyiliği için, kaçınılmaz bir ödevi yerine getirmek için devletin bekçiliğinde yerlerine geçecek, kendilerine benzer yurttaşalar yetiştirdikten sonra mutlular ülkesine göç edecekler. Devlet onlara anıtlar dikecek! Ve Apollon rahibesinin diyeceğine göre ya Tanrılar, yada mutlu ruhlar için kesilen kurbanlar onun için de kesilecek ( PLATON, 2001:206).”
Öğretimin bu son aşamasından sonra bireyin ortadan kalkması ile Platon’un devlet kitabında ele aldığı ideal eğitim ve öğretim son bulmaktadır.
Yasalar kitabı Platon’un devlet kitabında ideal devlet için yer verdiği konuları daha açık bir şekilde değerlendirdiği kitap olarak göze çarpar. Ancak eğitim faslı devlet kitabındaki gibi. Daha detaya inmekten ziyade onun devamı niteliğindedir. Özellikle bazı bölümleri tekrardan başka bir şey değildir. Eğitim kısmında fazlaca bir değişiklik yapmamıştır. Aksine bazı bölümlere değinmemiştir. Şunu ifade etmek gerekir; Platon devlet kitabında kurduğu eğitim çerçevesini, yasalar kitabında korumuştur. Çünkü onun eğitim anlayışı idea’ya varan ve değişmesi pek mümkün olmayan bir anlayışa sahiptir. Mesela aynı şeyi yönetim için söyleyememekteyiz. Yönetim kısmını açıklarken buna değiniriz.
Yasalara göre eğitim;
“ Haz ve sevgi, acı ve nefret akılla kavrayamadıkları çağda çocukların ruhunda doğru biçimde oluşursa, akılla kavramaya başladıkları zaman da uygun alışkanlıkları edinme konusunda akılla doğru bir uyum kurarlarsa, bu uyumun bütünü erdemdir; hazlar ve acılar konusunda, başlangıçtan sonuna nefret edilecek şeylerden nefret edecek, sevilecek şeyleri sevecek biçimde doğru yetişmiş olmayı uslamlama ile ayırıp da “eğitim” diye adlandırdığında benim tanımıma uygun doğru bir tanım yapmış olursun ( PLATON, 2007:85-86).”
Devlet kitabında eğitim için güzele ve iyiye, ruhun çevrilmesi demiştik. Bununda erdemlerin bireylerin ruhuna kazandırılması ruhuna kazandırılması yoluyla gerçekleşeceğini ifade etmiştik. Bir fark olarak burada özellikle usun vurgulanması belirtilebilir onun dışında anlamsal manada bir fark yoktur. Bireye kazandırdıklarınız usa uygun değilse bireyin yaradılışına aykırı bir durum söz konusu olur. Ama usun ruhta var olan bir yeti olduğunu kabul eder. Ve ruhun iyiye doğru döndürülmesi, direkt olarak bireyin yaradılışına uygun, yani usa uygun olur. Bu da orada mantıksal açıdan bir farkın olmadığını sadece net bir ifaden kaçındığı yargısına varmamız kanaatini taşımamızı sağladı.
Bir benzerlik olarak yine devlet kitabında eğitimin müzik ile başladığını ve beden eğitimi ile devam ettiğini ifade etmiştik. Yasalar kitabında da eğitim müzik ile başlar. Yani müziğin söz kısmı olan edebiyat ile başlar ve beden eğitimi ile devam eder. Müzik eğitimi ruhun ve bedenin bir uyum içerisinde çalışmasıdır. Yani müziğin temel hedefi ritim ve düzen kazandırmaktır. Bu sayede ruh beden ile birbirleriyle olan ilişkisini nasıl kuracağını ve nasıl uyumlu bir şekilde hareket edeceklerini bilir duruma getirilir. Müziğin arkasından gelen beden eğitimiyle de kısa sürede nasıl akılsal olarak görünüş dünyasına dair problemlere çözüm üretileceği sorununu ortadan kaldırır. Devlet kısmında bahsetmiştik. Beden eğitiminin amacı farklı olarak “Krypteia” terimini kullanıyor, Platon. Platon yasalar kitabında Krypteia eğitimini vurgular. Bunu şöyle açıklayabiliriz; Gerçek bir savaştaymış gibi köyler basılır ve insanlar öldürülür. Aynı zamanda beden eğitimi uygulamalı bir eğitim olup devlet kitabında bahsedilen uygulamaya dair, diğer bütün maddeler bunun içinde geçerlidir. “ Bunları yetiştiren kişi de her birinin eline aslının aynı küçük araçlar vermeli, örneğin marangozun cetvel ve çekül kullanması, savaşçının oynarken ata binmesi ( PLATON, 2007:74).” Yani beden eğitimi tamamen uygulama üzerine kurulmuş bir sistemdir. Somut olaylar üzerinden yürüdüğü için bu şekilde daha nitelikli bireylerin yetiştirileceği inancındadır. Platon devlet kitabında olduğu gibi yasalar kitabında da eğitim ile öğretim arasında bir fark görmektedir. Eğitim bütün bir topluma öğretilmesi gereken bir durumdur. Çünkü bireylerin başı boşluğunu ortadan kaldırmak ve düzeni sağlamak için bireylerin biçimlendirilmesi ve bu biçimlendirmelerinin sonucunda erdemlerin ortaya çıkması gerekir. Aksi takdirde toplumsa huzurun bozulduğu ve kaosun hakim olduğu bir toplum haline gelir. Eğer eğitim bütün bir topluma uygulanmaz ise o zaman bireylerin birbirlerine karşı zulüm etmesinin önü açılmış olur. Ya da adam kayırmanın, adaletsizliğin önü açılmış olur. Onun için eğitim yoluyla bireylerin ruhlarının iyiye doğru çevrilmesi gerekir.
Öğretim kısmı yine devlet kitabında olduğu gibi 3 kısma ayrılıyor; “ Özgür yurttaşlar için üç bilgi alanı daha var: birincisi, hesap ve sayı bilgisi; ikicisi, uzunluk, yüzey ve hacim ölçme bilgisi; üçüncüsü de, yıldızların dönüşü ve bu doğal harekette birbirleriyle olan ilişkileri ( PLATON, 2007:299).” Anlaşılacağı üzere; 1) Aritmetik, 2) Geometri ve 3) Astronomi bilgisidir. Yöntem olarak da yine “Dialektik” yöntemi kullanıyor, Platon. Daha öncede bahsettiğimiz gibi. Bireylerin zihninde zaten bu bilgiler var ancak üstü bir şekilde örtülmüş ya da unutulmuşlardır. Bu yöntem ile bu bilgiler tekrar gün yüzüne çıkartılmalıdır. Hakikatin bilgisine geometri bilimi ile ulaşabiliriz. Bu eğitim sisteminin koruyucusu yöneticiler olmalıdır. Aynı zamanda uygulayıcıları da yine yöneticilerin atadığı öğretmenler olmalıdır. Aksi takdirde verilen eğitimin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği tartışılmaya başlanır. Doğal olarak bütün toplum için düşünülen ideal vatandaş profili gerçekleştirilemeyecektir.
Belki de devlet kitabında yer alan ancak, yasalar kitabında yer almayan tek husus şu olabilir; bilimlerin belli aşamalarda bireye verilmesi hususudur. Yasalar kitabında böyle net bir ayrım söz konusu değildir. Belki de Platon erdemlerin ruhunda erken çıkmış bir bireyin erken yaşta bu bilgilerin öğretileceği fikrine varmış olabilir. Ya da gereksiz bulduğu için yasalar kitabında yer vermemiş olabilir.
Görüldüğü üzere devlet kitabı ile yasalar kitabı arasında eğitim bakımından çok bariz bir fark yoktur. Bunun olmayışının sebebi bilginin genel-geçer değil, sürekli kalıcı ve değişmez olduğu inancıdır. Bu bakımdan ele alındığında he iki kitap da fark olmayışı akla yatkın bir durumdur.







KAYNAKÇA

1)PLATON, (2007) Yasalar, Çev. Candan ŞENTUNA- Saffet BABÜR, Kabalcı yayınevi, İstanbul
2)PLATON,  (2001) Devlet,  Çev. Sabahattin EYÜPOĞLU- M. Ali CİMCOZ, Türkiye İş Bankası yayınları, İ

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder